İslam bilimi tarihçisi Fuat Sezgin’i vefatının 6. yılında öğrencileri anlattı

ri-anlattı-d1557ef.jpg” />

Prof. Dr. Fuat Sezgin İslam Bilim Tarihi Araştırmaları Vakfı (İBTAV) Mütevelli Heyeti Üyesi Sümeyye Baybara, üniversitede birinci sınıftayken Fuat Sezgin ile öğrenci toplantısında tanıştığını belirterek, kendisinin öğrencilerle buluşmayı ve sohbet etmeyi çok sevdiğini söyledi.

Sezgin ile ilk tanıştığı günün kendisi için çok anlamlı olduğunu dile getiren Baybara, "Hocayla ilk kez yüz yüze tanışacağımız için çok heyecanlıydık. Bizlere neden bu bölümü seçtiğimize dair sorular sormuştu. Heyecanla kendisine cevap vermiştik. Ben de birkaç soru sorduğumu hatırlıyorum" diye konuştu.

Fuat Sezgin’in bilim tarihi alanında açtığı yolun kendilerine cesaret ve azim verdiğini anlatan Baybara, "Şu an İstanbul Teknik Üniversitesi’nde bilim ve teknoloji tarihi alanında yüksek lisans eğitimi almaktayım. Hoca sayesinde, ‘Bir kişi vesilesiyle bu kadar güzel yollar açılabiliyorsa, ufkumuz bu kadar genişletilebiliyorsa, o bir kişi gelecekte neden ben olmayayım?’ şeklinde bir vizyon kazandım. Bunun için kendisine çok minnettarım. Mezun olduktan sonra vakıfta çalışmaya başladık. Gönüllü olarak vakfa ait kütüphanede kitaplarla ilgili kataloglama çalışmalarına katıldım" dedi.

"Konuşmaktan çok dinlemeyi tercih ederdi"

Baybara, Fuat Sezgin’in elde ettiği bunca başarıya rağmen mütevazılığı hiç elden bırakmadığını söyledi.

"Kendisini birebir tanıdıktan sonra bu denli başarılı olmuş bir insanın nasıl bu kadar mütevazı bir kişiliğinin olduğu noktasında gerçekten çok büyük bir hayret yaşamıştım." diyen Baybara, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kütüphanede gönüllü çalışırken bizleri kontrole gelirdi. Bizler çalışırken koridorlarda yürürdü. Yine koridorda yürüdüğü bir gün, ‘Sümeyye Hanım, çalışıyor musunuz yoksa oynuyor musunuz?" diyerek ekranımı kontrol etmişti. Hitap şekli çok hoşuma gitmişti. Kendisinin iyi bir dinleyici olduğunu düşünüyorum. Gençlerle yaptığı toplantılarda konuşmaktan çok dinlemeyi tercih ederdi. Konuşacak çok şeyi olmasına rağmen bizleri can kulağıyla dinlerdi. Bu, çok dikkatimi çekmişti. Kendisinde bir merak duygusu vardı. Bu merak duygusu, onu iyi bir dinleyici yapmış diye düşünüyorum."

Kaynak

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.