Kariye Camii’nde cemaatle namaz kılınmaya başlandı

İstanbul’un 1453 yılındaki fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet’in emriyle Khora Kilisesi’ndeki mozaikler, freskler korundu ve bu eserler sıvayla kapandı.

2. Bayezid tarafından camiye çevrilen yapıya minare eklendi. 29 Ağustos 1945 yılında Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu kararıyla ise Kariye Camii, Kariye Müzesi’ne çevrildi. Sıvayla kapanmış olan mozaikler ve freskler tekrar ziyaretçiler için açıldı.

Farklı dönemlerde çeşitli yapılandırma süreçlerinden geçen mekan, 21 Ağustos 2020 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi doğrultusunda ise yeniden cami statüsüne çevrildi. Kariye Camii’nde bugün itibarıyla da cemaatle namaz kılınmaya başlandı.

Açıklamada bulunan sanat tarihçisi Hayri Fehmi Yılmaz, mekanın İstanbul’un en enteresan, çok katmanlı kültür varlıklarından birisi olduğunu söyledi.

[Fotoğraf: AA]

Yılmaz, mekanın geçmişinin 6. yüzyıla dayandığına işaret ederek, "Buradaki yapılar, 11. ve 12. yüzyılda elden geçmiş, 14. yüzyılda neredeyse birçok bölümü yeniden inşa edilmiş ve bugünkü haline gelmiş. Theodoros Metokhites isimli çok meşhur bir Bizans aydını, devlet adamı bu işi gerçekleştirmiş." dedi.

Kariye Cami’nin Bizans sanatı adına çok önemli bir yapı olduğunun altını çizen Yılmaz, "Duvarlarındaki, ibadethanenin giriş bölümlerindeki mozaikler ve Metokhites’in kendisi için hazırladığı mezar bölümündeki freskolar, dünya sanat tarihi için çok çok kıymetli hatıralar." ifadesini kullandı.

"Çok sayıda restoratör, arkeolog, sanat tarihçisi ve mimar burada ciddi bir süreçte çalıştı"

Yılmaz, Kariye’nin bu haliyle 1509’dan sonra camiye çevrildiğini aktararak, şunları kaydetti:

"1509’dan hemen önce Atik Ali Paşa tarafından camiye çevrildiğini tahmin ediyoruz. Osmanlı döneminde bu mekan cami olarak kullanılmış. Cumhuriyet’in ilk yıllarında da 1945’te içinde bir kısmı açık kalan mozaiklerin, tamamının açılabilmesi için çok büyük bir proje gerçekleştirilmiş ve burası bir müze haline getirilmiş. 2020 yılında alınan bir kararla da yapının tekrar cami olmasına karar verildi. Bu arada zaten bir restorasyon süreci başlamıştı. Aşağı yukarı 2012’de kararlar alınmış, 2014’ten itibaren de uygulamalar yapılmış. Öncelikle zeminde ve yapıda bir takım statik sorunların çözülmesi için çok büyük projeler gerçekleştirilmiş. Vakıflar Genel Müdürlüğümüzün olağanüstü çabasıyla büyük bir bilim kurulu kurulmuş. Değişik dönemlerde 3 etap halinde farklı uygulamalar yapılmış. Özellikle yapının içerisindeki mozaik ve freskolar, 1958’den beri iyi bir restorasyonla açılmıştı. Bunların korunması, bakımlarının yapılması için de iyi bir çaba harcandı. Çok sayıda restoratör, arkeolog, sanat tarihçisi ve mimar burada ciddi bir süreçte çalıştı."

Yapının içerisindeki mozaiklerin Meryem Ana ve Hz. İsa’nın hayatından sahneleri içerdiğine dikkati çeken Hayri Fehmi Yılmaz, "Bu açıdan çok enteresan mozaiklere sahip. Bunlardan bazıları Bizans resim sanatında da çok özel örneklerdir. Anladığımıza göre buranın bezemesi Theodoros Metokhites’in bazı kişisel isteklerine göre hazırlanmış ve benzersiz bir anıt ortaya çıkmış. Çok şanslıyız ki asırlar boyunca hem doğanın hem Osmanlı’nın kültür varlıklarına yaklaşımı sayesinde hiç bozulmadan günümüze gelmiş. Bu anıt adeta bir rölik gibi korunup, bugüne kadar varlığını devam ettirebilmiş." değerlendirmesinde bulundu.

Vatandaşlardan yoğun ilgi

Camiyi ziyaret eden turist Marry Simmons, yapıdaki mozaikleri gördüğünü ve çok beğendiğini dile getirerek, "Hikayeleri çok sevdim, sanatsal çalışmalar çok yaratıcı. Bu ülkede camiler çok kıymet görüyor. Yaradılış, hayat ve ibadete dair çok farklı açılar var. Bunları her yönüyle içeren güzel bir şehriniz var." dedi.

Gezgin John Roberts da, "Burası çok güzel, tarihi bir bina. Mozaikler göz alıcı. Camiye çevrilmesine dair net bir görüşüm yok. Fakat tüm din mensupları olarak bir arada olmamız önemli. Binaya göz kulak olunup, içerideki her şeyin güvenceye alınmasını görmekten çok mutluyum. Camideki her şey çok güzel." diye konuştu.

[Fotoğraf: AA]

"Böyle bir mekan bizim için büyük kazanç"

Camide şükür namazı kılan Musa Tombul da şunları söyledi:

"4 yıldır bekliyordum burasının açılışını, bugüne nasip oldu. İlk olarak da ‘Ya Rabbi zalimi, zalime musallat eyle. Ümmet-i Muhammed’i mansur ve muzaffer eyle’ diye dua ettim. İnşallah kabul olur. Bu duaya insanlığın ihtiyacı var. Böyle bir mekanda bu duayı etmeye müşerref oldum. Böyle bir mekan bizim için büyük kazanç."

Fatih’te oturan Haydar Şenbahar, "Mutluyuz elhamdülillah. Rabbimize şükürler olsun, bugünleri bize gösterdi. Geldik, ziyaret ettik. İnşallah zaman zaman buraya gelip, namazlarımızı eda edeceğiz. Allah’u Teala bu durumda olan bütün mescitleri aynı şekilde namaz kılınan bir mekan haline geldiğini bize göstersin." ifadelerini kullandı.

"Bazı freskler, İncil’de bile olmayan bazı sahneleri kapsıyor"

Kariye semtinde oturan yazar Burak Kızıldaş ise şu bilgileri verdi:

"Ayasofya’dan aslında mana bakımından daha da büyük bir yer. Çünkü burası, okuma bilmeyen Hristiyanlar, Hristiyanlık tarihini öğrensin diye yapılan bir mabet. Mesela burada Meryem annemizin vefat sahnesi var. O İncil’de bile bulunmuyor. Buradaki bazı freskler, İncil’de bile olmayan bazı sahneleri kapsıyor. Ortodoks Hristiyanların hac merkezlerinden birisi, kutsal bir yer. Aynı zamanda Osmanlı’nın kılıç hakkı burası. İstanbul’un fethinden sonra cemaati kalmayınca 2. Bayezid döneminde camiye çevrilen bir yapı."

Kızıldaş, yapının kullanım bakımından Ayasofya ile aynı kaderi paylaştığına dikkati çekerek, "Camiden müzeye döndürülen, fetih ruhunun mahzen gibi gömüldüğü, kaybedildiği mabetlerden bir tanesi. Hamdolsun, asli hüviyetine kavuştu. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere tüm emeği geçenlerden Allah razı olsun." dedi.

Ev hanımı Halime Kurt ise "Çok mutluyum, çok heyecanlıyım. Ayasofya birinci, burası ikinci. Cumhurbaşkanımıza ne kadar teşekkür etsek azdır. Ülkemiz için de burası hayırlı ve uğurlu olsun." şeklinde konuştu.

Kariye Camii’nin yeniden açılışının ardından Fatih Belediyesi de ziyaretçilere ikramlarda bulundu.

Kaynak

Comments (0)
Add Comment