‘Bozkırın Tezenesi’ Neşet Ertaş, 12 yıl önce aramızdan ayrıldı

Türküleri kendine has üslubuyla icra eden ve "Bozkırın Tezenesi" olarak anılan Ertaş, Kırşehir’in Çiçekdağı ilçesi, Abdallar (Kırtıllar) köyünde 1938’de dünyaya geldi. Sanatçı, 8 yaşına kadar doğduğu köyde yaşadı.

Daha sonra ailesiyle İbikli (Çiçekdağı) köyüne yerleşen Ertaş, kendisi gibi saz üstadı olan babası Muharrem Ertaş sayesinde müziğe gönül verdi.

Bozlak türkülerini feryat olarak nitelendiren Ertaş’ın ilk çalgısı annesi Döne Ertaş’ın çamaşır tokacına tel takmak suretiyle yaptığı oyuncak bağlamaydı.

Okula gidemeyen fakat çok küçük yaşta bağlama ve keman çalmayı öğrenen sanatçı, ağabeyi Necati Ertaş’tan okumayı öğrendi.

İlk plağını 19 yaşında çıkardı

Neşet Ertaş, çocukluğunda babasıyla birlikte Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Kırıkkale, Keskin, Yerköy, Kayseri ve Yozgat gibi birçok şehri gezerek saz çalıp, türküler söyledi.

Babasından müzikle ilgili pek çok şey öğrenen Ertaş, müziğe olan sevdası nedeniyle 14 yaşında İstanbul’a geldi. Sanatçı, babasının yazdığı "Neden Garip Garip Ötersin Bülbül" türküsünün yer aldığı ilk plağını 1957’de çıkardı. Plakta elde ettiği başarıyla geniş kitlelere ulaşan Ertaş, kısa sürede Anadolu’nun tamamında tanınan ve dinlenen bir halk ozanı oldu.

Yaklaşık iki yıl İstanbul’da plak, kaset ve konser çalışmaları yapan Ertaş, daha sonra Ankara’ya yerleşti ve sanat hayatını burada sürdürdü.

Usta müzisyen, bu süreçte "Türkülerin Babası", "Anadolu Efsanesi" ve "Abdal Müzisyen" gibi isimlerle de anılmaya başlandı.

Mahalli sanatçı ünvanıyla Ankara Radyosu’nda programlar yapan Ertaş, Leyla Hanım ile tanışıp evlendi. Üç çocuğu olan çift, 7 yıl sonra ayrıldı.

Uzun süre Almanya’da yaşadı

Yaşadığı sağlık sorunları sebebiyle enstrüman çalamaz hale gelen ve tedavi için Almanya’ya yerleşen Ertaş, çocuklarının eğitimi ve sanat çalışmaları dolayısıyla uzun yıllar Almanya’da ikamet etti.

Neşet Ertaş, plakları, radyo programları, konser ve düğün performanslarıyla Türkiye’de büyük bir üne kavuştu, Almanya’daki birinci kuşak Türk göçmenler tarafından çok sevilen bir isim oldu.

Kendi üslubuyla gelenekten gelen türküleri icra eden Ertaş, 2000 yılında İstanbul’da yeniden sevenlerinin karşısına çıktı.

Abdallık kültürünün efsane isimlerinden biri olan Ertaş, Süleyman Demirel’in cumhurbaşkanlığı döneminde kendisine teklif edilen "Devlet sanatçısı" ünvanını kabul etmedi.

"Yaşayan İnsan Hazinesi" olarak ilan edildi

Ertaş, hayatta olduğu dönemde Kültür ve Turizm Bakanlığınca "UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi" kapsamında "Yaşayan İnsan Hazinesi" ilan edildi.

Eserlerinde Anadolu insanının acı ve kederini dile getiren sanatçıya, İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuvarı tarafından 2011’de fahri doktora ünvanı verildi, sanatçının bağlamadaki tavrı ve türküleri konservatuarlarda ders olarak okutuldu.

Hayatı boyunca yaklaşık 400 plak, birçok kaset ve "long play"e imza atan Ertaş, 25 Eylül 2012’de prostat kanseri sebebiyle İzmir’de 74 yaşında vefat etti.

Hayatı ve eserleri Prof. Dr. Erol Parlak tarafından iki ciltlik bir kitap olarak yayımlanan Ertaş’ın albümlerinden bazıları şöyle:

"Ah Yalan Dünya", "Gönül Ne Gezersin Seyran Yerinde", "Kendim Ettim Kendim Buldum", "Kibar Kız", "Gel Gayri Gel", "Türküler Yolcu", "Gitme Leylam", "Kova Kova İndirdiler Yazıya", "Seher Vakti", "Polis Lojmanları", "Benim Yurdum", "Gönül Yarası", "Zülüf Dökülmüş Yüze", "Zahidem", "Gönül Dağı", "Ölmeyen Türküler 2", "Ölmeyen Türküler 3", "Sazlı Sözlü Oyun Havaları", "Niye Çattın Kaşlarını", "Yar Gönlünü Bilenlere", "Garibin Dünyada Yüzü Gülemez", "Altın Ezgiler", "Gurban Olduğum", "Ağla Sazım", "Hata Benim" ve "Mühür Gözlüm"

Kaynak

Comments (0)
Add Comment