Farklı koşullar altında dev kayaçlar milyonlarca yılda geçirdikleri dönüşümle, değerli ya da yarı değerli taşlara dönüşüyor. Elmas, yakut, zümrüt gibi değerli taşlar yanında ametist, akik, yeşim, oniks gibi yarı değerli taşlar bu şekilde ortaya çıkıyor.
Çoğunlukla ziynet eşyalarında bu taşlar kullanılsa da mimaride ve yapıların süslenmesinde kullanılan taşlar da kıymetli ve her taş her bölgede bulunmuyor.
Türkiye’nin gizli zenginliği
Türkiye, yapılarda kullanılan bu taşlar açısından dünyanın en şanslı ülkeleri arasında yer alıyor. Türkiye’ye özgü kimisi küçük eşyaların yapımında kimisi de mimari eserlerde kullanılan 11 ayrı taş türü var. Bunlar lüle Taşı, Oltu Taşı, Ankara Taşı, Sille Taşı, Küfeki Taşı, Nevşehir Taşı, Ahlat Taşı, Midyat Taşı, Bayburt Taşı ve Denizli Traverteni olarak sıralanıyor.
Dünya mermerinin yarısına yakınına tek başına sahip olan Türkiye’nin Elazığ Vişnesi olarak bilinen kırmızı renkle mermeri ise neredeyse tükendi.
Selçuklu Sille, Cumhuriyet Andezit kullandı
Yapılarda kullanılan ve Türkiye’ye özgü bu taşlar, mimariye de damgasını vuruyor. Selçuklulardan kalma mimari şaheserlerin tamamına yakını Sille Taşı’ndan yapılmış durumda. 2 bin derece ısıya dayanabilen Sille Taşı, Konya’dan çıkarılıyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ve Milli Mimari akımının başlamasıyla inşa edilen 1. Meclis, Ankara Hukuk, Dil Tarih ve Coğrafya Fakülteleri, Ankara Garı, İşbank, Sümerbank binaları gibi yapılar ise ‘Ankara Taşı’ olarak bilinen pembe renkli andezit taşı ile inşa edildi.
Miras oldular
Jeolojik Mirası Koruma Derneği (JEMİRKO) Başkanı Prof. Dr. Nizamettin Kazancı, doğal taşların ‘süs taşları’ ve ‘yapıtaşları’ olarak iki ayrı grupta değerlendirildiğini belirterek, “Yapıtaşları, kullanım alanına göre küçük el aletlerinden dış mekan kaplamasına, temel ve taşıyıcı elamanlardan mıcır yapımına kadar bir çok alanda kullanılıyor. Doğal taşlar da bulunduğu yere özgüdür” diyor. Türkiye’nin jeolojik miras nitelikle doğal taşlara sahip olduğunu belirten Kazancı, şunları söylüyor:
“Miras taşların önemi, yüz yıllardır kültürel yapılan inşasında rol oynanası ve üretildiği ocakların çok bilinen bir formasyona ait olmasıdır. Cumhuriyet dönemi Ankara’nın önemli mimari eserlerinde pembe renkli andezit, Selçuklu mimarisine ait Konya’daki eserlerde Sille Taşı kullanılması buna örnektir. Bu nedenle bunlar ‘miras taş’ olarak tanımlanıyor. Eskişehir Lüle Taşı, Erzurum Oltu Taşı da gösterişle tespihler, kolyelerle miras taş hüviyeti kazandı. Dünyada değerli taşların ticaretinde büyük bir rekabet var.”
“Verimli çıkarılmalı”
Bu doğal taşlar kıymetli ancak sınırsız değil. Prof. Dr. Kazancı, taş ocaklarından verimli çıkarılması gerektiğini altını çiziyor. Verimsiz bir taş çıkarma durumunda değerlendirilebilen kısım yüzde 5’e kadar düşebiliyor.
Kazancı, “Vahşi işletme olarak nitelenen eski usul taş çıkarma yapılmaması, kayalık alanların delik deşik edilmemesi gerekir. ‘Her yer kaya’ mantığında vazgeçilmeli. Bu kaynaklar sonsuz değildir. Bunun en bilinen örneği dünyaca meşhur ‘Elazığ Vişnesi’ adlı kırmızı mermerdir. Artık yok ve eski mimari eserlerde, süslemelerde görebilmek mümkün” diyor.
Çin örneği
Çin, bu ülkeye has yeşim taşının üretimi ve ülke dışına çıkarılması konusunda ciddi yaptırımlar uyguluyor. Türkiye’nin de değerli taşları konusunda benzer düzenlemeler yapabileceği ifade ediliyor.
Öte yandan Uluslararası Yerbilimleri Birliği (International Union of Geological Sciences – IUGS) ve UNESCO ortaklığı ile son on yıldır, ‘Miras Taşlar (Heritage Stones)’ Programı yürütülüyor ve kriterlere uygun taşlar, ‘Miras Taş’ olarak tescil ediliyor. Bu konuda gerekli girişimleri yapmak ise yerel yönetimlere düşüyor. Prof. Kazancı, “Yerel yönetimler, Türkiye’nin bu önemli zenginliğini tanıtmalı ve Miras Taş olarak tescil ettirme girişimlerinde bulunmalıdır” diyor.